Bu yazıyı her zaman özlemle andığım babama ithaf ediyorum…
Çocuklarla iletişim kurmak, kendine has kuralları ve anlamları olan eşsiz bir sanattır. Çocuklar nadiren kendilerini doğrudan ifade ederler (Haim G. Ginott). Konuşurken verdikleri uyarılar çoğunlukla şifresi bilinmeyen bir bilgisayarla ilgili.
Çocuklarımızın onlarla iletişim kurarken neler hissettiklerini nasıl anlarız?
Çocuklara güçlü sorular sorarak nasıl hissettiklerini anlayabiliriz. Aslında, tüm insanları keşfetmenin en iyi yolu, onlara sorduğumuz sorulardan geçer. Anne-baba ve çocuklar, yetişkinler arasındaki en kıymetli ve değerli dil sevgidir. Peki, ebeveynler olarak çocuklarımıza nasıl sorular sormalıyız ki onları eleştirmek yerine keşfedici olalım (Vaillnat, GE ). Her ebeveyn çocuğuna günlük sorular sorar. “Okulda ne yaptın?”, “Sınav nasıl geçti?” vb. sorular sorar. Bu sorular kişiyi keşfetmeye değil, kontrol etmeye yöneliktir. Çocuklarla iletişim halindeyken ve onları dinlerken yargılayıcı ve kontrolcü bir yaklaşım sergilememeliyiz. En değerli şey, şartlı sevgiyi takas etmememiz gerektiğidir. Örneğin, “Eğer ödevini yapmazsan arkadaşlarınla oyun oynamana izin vermem. ‘ diyerek çocuğumuzu sevgiyle tehdit ederiz. Bu ne anlama gelir? Ödevini yapmazsan, sana sevgimi vermeyeceğim. Örneğin bu kontak yerine; “Bugün ne öğrendin?” “Bugün seni mutlu eden bir şey oldu mu?” gibi sorularla daha sağlıklı ve daha sadık ilişkiler sağlayabiliriz. Romantik ilişkilerde eşlerin ortasında kontrol edici, merak soruları vardır. Nereden? Neden soruları bireyler hakkında yargılayıcıdır ve doğal olarak karışımınızdaki çocuk veya yetişkin bu durum karşısında savunmaya geçecektir. Bu tür bağlantılar taraflar arasındaki konuşmanın bitmesine ve bağın zayıflamasına neden olur.
Peki ebeveynler olarak çocuklarımızla ilişkilerimizi nasıl güçlendirebiliriz?
Anne babaların çocuklarını tanıyabilmeleri için öncelikle onların mizacını ve kişiliğini bilmeleri gerekir. Ailelerin çocukları ile iletişim kurabilmeleri için çocuğun iç dünyasını merak etmeleri ve aslında onu keşfetmek istemeleri gerekir. Biz yetişkinler için de bu durum farklı değil.
Çocukları dinleyip anlayarak ve kendi duygusal deneyimlerimizden yararlanarak yardımcı olabiliriz.
Çocukların neler hissettiklerini anlamamız için, o anda neler yaşadıklarını anladığımızı göstermek için düşüncelerimizi uygun kelimelerle açıklamalıyız. Örneğin; Çocuğunuzun kendisini bir birey gibi hissetmesini sağlayacak kelimeler oluşturun. Büyüdüğünü fark eden çocuğun davranışları ona göre değişir. Çocuğunuzla sadık bir bağ kurun. İletişimin temel kuralı anlayış, sempati ve sevgi dilini seçmektir. Duygularımızın hayatımızın bir parçası olduğunu bilmek yetişkinler ve çocuklar için büyük bir rahatlıktır. Bunu çocuklara benimsetmenin en doğru yolu onları anlamaktır.
Balıklar yüzer, kuşlar uçar ve insan hisseder… İnsan üzerinde otorite ve baskı uygulayan kişileri hem sever hem de onlara kızar. Ailelerin çocuklara karşı tutarsız ve çelişkili davranışları çelişkili duygulara neden olur. Duygusal benzerlik ayna nöronları, çocukların nasıl hissettiklerini anlamalarına yardımcı olur. Ayna karşısında fiziksel özelliklerimizi ve benzerliklerimizi öğreniriz. Duygusal benzerlik, yansıtılan duygular aracılığıyla öğrenilir (Haim G. Ginott). Çocuklar, ebeveynlerinden gerçek bir karşılık beklerler. Gerçek duyguları yansıtan cümleler duymak isterler.
Özetlemek gerekirse, ebeveynler çocukların duygusal ihtiyaçlarına dengeli bir şekilde yanıt verirse, sadık bir bağlanma sağlanır. Çocuklar duygusal ihtiyaçlarına cevap vermezlerse kaçınan bağlanma ve çelişkili davranışlar ortaya çıkar, korkulu bağlanma oluşur. Çocuklarda ve yetişkinlerde bağlanma biçimleri hayatımızı etkileyen değerli bir faktördür. Çocuğumuzla aramızda sadık bir bağ kurduğumuzda, onun mutlu ve sağlıklı yaşamını etkilemiş oluyoruz. Güçlü ilgi alanları, hoş insanları mutsuz insanlardan ayıran en belirgin özelliktir. Sonuç olarak, aileler çocukları ile bağ kurarak daha güçlü ilişkiler kurabilirler. Çocuklarla güçlü bağları sağlayan değerli sistemler sohbet etmek, dinlemek ve sevgi dilini kullanmaktır.
Bowlby’den sonra bağlanma teorilerine en çok katkı sağlayan araştırmacı Mary Ainsworth, 26 bebek ve anneyi 1 yıl boyunca evlerinde ziyaret ederken annelerin yansımalarını ölçmüştür. Sonuç olarak, çocuk her ağladığında anne ne kadar sevgi gösterirse, sonraki dönemde çocuk ağladığını o kadar az fark eder. Araştırmalara göre çocuk ile anne arasında vefalı bir bağ kurulduğunda çocuk kendini daha vefalı hisseder. Aynı şekilde, bu biz yetişkinler için de geçerlidir. Zayıf veya yüzeysel sosyal bağlar; bağışıklık sistemimizi olumsuz etkiler. Kısacası sevdiklerimizle güçlü ilişkiler kurduğumuzda, hastalandığımızda duygusal destek özelliğini de göz ardı edemeyiz. Sadık bağlanma sadece fiziksel sağlığımızı etkilemez, aynı zamanda zihinsel sağlığımızı da etkiler. Bu nedenle, çocuk yetiştirme yöntemleri saygı ve anlayış üzerine inşa edildiğinde gelişir. Ebeveynler arasındaki duygusal bağ, duygulara ve ihtiyaçlara karşı daha fazla hassasiyetle sağlanabilir.
Doğru sorular insanları yakınlaştırır, bireyleri ayıran cevaplartır.
Cihan Taş
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamen yazarların orijinal niyetleridir ve Onedio’nun yayın politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
akoren-ajans.xyz